İnsanın Psikolojik Sorunlarına Varoluşçu Psikoterapi Açısından Bir Bakış

Bu haftaki insan toplum ve medeniyet daha önceki derslere göre oldukça renkli geçti. İlimiz, Yeşilay Cemiyeti başkanının “Üniversite İlimize Ahlaksızlık Getirdi”  başlıklı basın açıklamasının ulusal yayın organlarında yayımlanmasının öğrencileri ciddi derecede rahatsız etmiştir. Öğrenciler söz konusu basın açıklamasına tepki olarak kendi duygu, düşünce ve hislerini yansıtan cevabi mahiyetteki metin Antropoloji öğrencilerinden Merve ÇELTİKÇİ’nin okumasıyla başladı. Basın mensuplarının da yakından takip ettiği bu açıklama öğrencilerden de büyük alkış aldı.
Daha önceki haftalardan farklı olarak ders, Dr. Mustafa ULUSOY’la birlikte programa İstanbul’dan katılan şair ve editör Mehmed Said AYDIN’ın “Aşmak” isimli şiirini okumasıyla başladı. Ardından konferansa geçildi.
Dr. Mustafa ULUSOY, “İnsanın Psikolojik Sorunlarına Varoluşçu Psikoterapi Açısından Bir Bakış” konulu sunumunda ağırlıklı olarak, insanın kendini değerli hissetmesi, ayrılık, sonsuzluk, varoluşsal işe yararlık, ölüm ve ebediyet temaları üzerinde durdu.
ULUSOY, konuşmasında özet olarak varoluşşal anlamda “İnsanın biricikliğin”den hareketle dikkati çekti. Varoluşun değerinin başkasına atfedilemeyeceği gerçeğini merkeze aldı. “Biz bu dünyada varoluşumuzu kimseye borçlu değiliz.” Varoluşun değerini başkasına atfetmenin ya da transfer etmenin mümkün olmadığına değinen ULUSOY, varoluşun değerini başkasına atfetmenin, ayna gerçekliğinden hareketle “yok oluşa” karşılık geldiğini aynanın parçalanmasıyla resmin yok olması üzerinden verdiği örneklerle açıkladı. Nasıl ki, ayna parçalandığında gerçeklik kaybolmuyorsa ve bu bir yanılsamaysa varoluşun değerini başkasına atfetmekle de bu kaybolmaz. Çünkü “Allah’ın bize verdiği en kıymetli şey kendimizdir.” İnsan, yokluk âleminden varlık âlemine adım attığından sonsuz bir değere sahiptir. İnsan, bir an bile olsun bunu asla unutmamalı. Hayatın başı yoklukla başlar. Doğumla birlikte var oluruz. Varla yok arasındaki matematiksel oran sonsuzdur. Sonsuzdan hangi sayıyı çıkarırsak çıkaralım sonuç sonsuzdur. Var olanla yok olan arasındaki oran da sonsuzdur. Herkesin hayatında mutlaka ama mutlaka bir mahrumiyet alanı vardır ve bu bir şekilde olacaktır.
İnsanın değerli bir varlık olduğunu ve kendisine hayatta değerim nedir?, ben ne işe yarıyorum sorularını sıkça yönelttiğini ifade eden ULUSOY, insanın yeryüzündeki önemini işe yararlık ve işlevsellik üzerinden açıklamaya çalıştı. İnsanın hayatta, “Ben ne işe yarıyorum? sorusunu sıkça kendisine sorduğunu ve yanıt olarak “İşe yaradığımı hissedecek bir şey istiyorum”un peşinde koştuğuna işaret etti. Varoluşsal açıdan bunu  “varoluşşal işe yarama” olarak kavramsallaştırdı. Varoluşsal işe yaramanın ruhsal tatmini besleyen bitmez tükenmez bir kaynak olduğuna işaret etti.
Mutsuzluğu, varoluşşal işe yarama duygusunun dumura uğramasından hareketle açıklayan ULUSOY, günümüzde pek çok insanın yaptığı işten zevk almamasını, kendisini mutsuz hissetmesinin hayata yabancılaşmayla açıklanabileceğinin altını çizdi. Varoluşsal açıdan, “Yaptığım işten hiçbir şey hissetmemenin nedeni, o işi mutlak varlıkla ilişkilendirmemektir. Çünkü mutlak varlık alanı ebedi âlemlere akmaktadır. İnsanın en önemli özelliklerinden birisi ebediyet duygusudur. Yaptığı işe kutsallık atfetmeyen kişi, bunun üzerinden ebediyete akamaz.
İnsanlar niçin intihar ederler? Yokluk hissinden kurtulmak için. Günümüzde iş kolik insanlar görürüz. Yorulmak nedir bilmeden sürekli çalışırlar. Niçin? Çünkü zamanın akışını ellerinde tutarak bir şeyler üretmeyi, dünyada kalıcı bir şeyler bırakarak gitmeyi isterler. Hayatta insanın en büyük korkusu unutulmaktır. Bundan daha dehşetli bir şey yoktur. İnsanlar bunun üstesinden gelmek için sürekli olarak işe yaramak ve geriye işe yarar bir şeyler bırakmak için çalışırlar.
ULUSOY, insanın dünyada varoluşsal olarak dış âlemle ve iç âlemle iki asli görevinin olduğunun altını çizdi. Buna göre; “İnsan, var olarak görünmek istiyor. İnsanın varoluşsal olarak dünyadaki en önemli işi, işe yaraması, Allahlın sıfatlarının şahitliğini yapmasıdır. Örneğin, âşık olmak Allahlın sonsuz isimlerinin tecellisine şahit etmektir.
İnsanın hayatta asli görevi şahitlik etmektir ve bu hakkı kimse elimizden alamaz. Çünkü biz varoluşumuzu kimseye borçlu değiliz. Eğer biz varoluşsal açıdan mutlak bir varlığın tecellisine şahitlik edebiliyorsak bunun üzerinde önemle durmalıyız. Şahitlik dediğimizde mutlak anlamda sadece olumlu şeylere şahitlik etmeyiz. Aynı zamanda negatif duygular da Allahlın farklı isimlerinin tecellisinin deneyimlenmesidir. İnsan hayatında bundan daha muhteşem bir şey düşünemiyorum. Bunu ancak insan deneyimleyebilir. Bu başlı başına muhteşem bir şeydir. Kâinatın en önemli işi şahitlik yapmak, mutlak varlık alanına şahitlik etmektir. Bu bizi sonsuzluk âlemine götür, ebediyete taşır. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder