DUYURU!


İnsan, Toplum ve Medeniyet Dersi'nin bu haftaki (31 Ekim 2012) konuğu
Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa ULUSOY. Hocamızın özgeçmişini merak eden arkadaşlar http://www.mustafaulusoy.com/ uzantılı link üzerinden gerekli bilgilere ulaşabilirler.


Konferansın konusu
İnsanın Psikolojik Sorunlarına Varoluşçu Psikoterapi Açısından Bir Bakış  

DERSİ ALTTAN ALAN veya DERSİ ÇAKIŞAN ARKADAŞLARIN DİKKATİNE!

Bu dersi alttan alan veya dersleri çakıştığı için devam edemeyen arkadaşlar diğer derslerde olduğu gibi klasik usül vize ve final haftalarında sınava tabi tutulacaklardır. İlgili arkadaşlar okuma metinlerini 31 Ekim 2012 tarihinden itibaren Uçar Kırtasiye'den temin edebilirler.

Eşitliğin Neresindeyiz?


"İnsan, Toplum ve Medeniyet" dersinin bu haftaki konuğu Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cindoğlu, sunumunda, Eşitliğin Neresindeyiz? sorusundan hareketle kamusal ve özel alanda toplumsal cinsiyet eşitsizliği bağlamında kadının erkekle eşit bir birey mi yoksa ailenin bir parçası mı olduğu sorusunu merkeze aldı. Prof. Dr. Cindoğlu; toplumumuzda kadının ailenin temel parçası olarak düşünüldüğünü, bunun, “Yuvayı dişi kuş yapar” gibi söylemler üzerinden kadının toplumsal yerinin evle konumlandırılarak sınırlandırılma yoluna gidildiğini ve bunun kadını geleneksel cinsiyet rolleriyle sınırlandırılmış bir dünyada yaşamaya karşılık geldiğini belirtti.
Cindoğlu, bunun sosyal psikolojinin temel kavramlarından “bilişsel çelişki” durumuna karşılık geldiğinin altını çizerek bireyin sürekli olarak bilişsel çelişki durumunun süreç içerisinde kültürel rol kalıplarının içselleştirilmesiyle meşrulaştırıldığını ifade etti. Kadının yerinin evle sınırlandırılmış olması onun, “modern devletin koruma mekanizmalarına erişimini engellemektedir.” Kamusal alana eşit düzeyde katılım noktasında kadın ve erkeklerin durumunu karşılaştırdığımızda pek çok açıdan kadınların erkeklerle eşit düzeyde olmadığını ve bunun üzerinden başta şiddet olmak üzere kadınların pek çok noktada ciddi mağduriyetler yaşadığına dikkat çekti.
Prof. Cindoğlu, burada üzerinde düşünülmesi gereken temel sorunun “şiddetin sebeplerini değil, süreçlerini ve sonuçlarını düşünmemiz" ve bu durumun aşılması için, modern devlet vurgusu olan, kadın erkek eşitliğini esas alan, kadının birey olduğunu vurgulayan yeni söylemlerin geliştirilmesi" gerektiğini vurguladı.   
 





DUYURU !




İnsan, Toplum ve Medeniyet Dersi'nin bu haftaki (17 Ekim 2012) konuğu üniversitemiz Edebiyat Fak. Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek CİNDOĞLU. Hocamızın özgeçmişini merak eden arkadaşlar http://scholar.google.com.tr/citations?user=az_hMW0AAAAJ&hl=tr uzantılı link üzerinden gerekli bilgilere ulaşabilirler.

Konferansın konusu
Kadın ya da Erkek Olmak: Eşitsizliğin Neresindeyiz?  

Sosyolojik Bir Tasarım: İnsan ve Toplum

İnsan Toplum ve Medeniyet Dersinin bu haftaki konuğu Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU'ydu. Konferanstan objektiflere yansıyan bazı kareler
 
 

 









DUYURU !


 

 İnsan Toplum ve Medeniyet dersinin bu haftaki konuğu 
Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU
olup konferans konusu "Bir Sosyolojik Tasarım: İnsan ve Toplum" olarak belirlenmiştir.
Hocamızın özgeçmişini merak edenler (http://asp.selcuk.edu.tr/asp/personel/web/goster.asp?sicil=276) ya da
http://www.edebiyat.selcuk.edu.tr/sosyoloji/index.php?option=com_content&view=article&id=28&Itemid=33 uzantılı siteleri ziyaret edebilirler.

Not: Bu haftaki dersimiz büyük konferans salonunun farklı bir etkinliğe tahsis edilmiş olmasından dolayı küçük salonda yapılacaktır.

Hero

“İnsan, Toplum ve Medeniyet” dersi, Çin medeniyetinin bilgi, estetik, aşk, iktidar ve ahlak paradigmalarının sinema diliyle anlatıldığı en iyi örneklerinden biri olan “Hero” ile başladı.



2002 yılında gösterime giren Hero,  yani “Kahraman”, yönetmenliğini Zhang YİMOU’nun yaptığı, başrolünü JET Lİ’nin oynadığı orijinal adı YİNG XİONG olan bir Çin-Hong Kong yapımıdır.
Film, HAT ve SAVAŞ, KALEM ve KILIÇ gibi metaforların yanı sıra, ince bilek darbelerinin önemine dikkat çeken ama bunu yaparken AŞK ve İKTİDAR gibi insani duygularla da ilgilenen Uzakdoğu sinemasının son örneklerinden biri.
Filmde kılıç kullanma ile KALİGRAFİ, yani hüsnü hat sanatı arasındaki bağlantıların kurulmasına çok ilginç şekillerde yer verilmektedir. Film, kalem ve kılıç kullanmanın aynı temele dayandığını ve birinin diğerini geliştirebildiğini göstermeye çalışmaktadır. Kılıç kullanan kişinin önce kılıcı ile bütünleşmesi, sonra kılıcını yönetmesi ve daha sonra kılıçsız olarak da istediği sonuca ulaşabilmesi ile ilgili sözler, öğrenme ve bilgelik süreçleri açısından bizlere önemli ipuçları vermektedir.
Yapılan düelloların müzik eşliğinde zihinsel olarak yapılması ve bu sahnelerin başlangıçta siyah ve beyaz, daha sonra ise renkli verilmesi filme ayrı bir zenginlik katarken, olayların zihinsel olarak düzenlenmesi ve mum ışığının, duyguların yaydığı pozitif ve negatif enerjilerin algılanabilmesine imkân vermesi dikkat çekicidir. Yine yoğun olarak kullanılan KIRMIZI, BEYAZ ve MAVİ gibi renklerin duygu değişimine paralel olarak değişkenlik göstermesi de hem görsel bir şölen yaratmakta hem de iç ve dış dünya arasındaki ilişki hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Ayrıca film bizlere, tarihin ordular tarafından değil, isimsiz bireyler tarafından yazıldığını ve gerçeğin ne olduğunu çok fazla bilemeyeceğimizi anlatıyor diyebiliriz.